up 1
z. 1. yukarı, yukarıya; yukarıda: go up yukarı/yukarıya gitmek. Hold your hand up. Elini yukarıda tut. 2. to -e kadar (Azami bir miktarı belirtir.): This plant can turn out up to three hundred cars a month. Bu fabrikanın aylık üretim kapasitesi üç yüz otomobil. The school will accept up to one hundred new students this year. Bu yıl okul yüz kadar yeni öğrenci kabul edecek. 3. Belirli bir yeri, özellikle yukarıda/kuzeyde olan bir yeri gösteren edatlı söz öbeğini niteler: Bring them up to my place. Onları benim eve getir. He´s gone up to Sinop. Sinop´a gitti. Many Americans go up to Canada to shop. Birçok Amerikalı alışveriş etmek için Kanada´ya gidiyor. He´s up in the attic. O tavanarasında. He´s living up in the center of town. O kasabanın merkezinde yaşıyor. She works up at the Ministry of Justice. O Adalet Bakanlığında çalışıyor. He´s an American working up in Canada. O Kanada´da çalışan bir Amerikalı. 4. dik: Hold your head up. Kafanı dik tut. 5. sonuna kadar, tamamen: Don´t use up all the water! Suyun hepsini kullanma! dry up tamamen kurumak. Fill it up! Tamamen doldur! 6. Fiilleri pekiştirir: They divided up the estate among themselves. Mirası aralarında paylaştılar. Have you locked the house up? Evi kilitledin mi? Wrap up! İyice sarınıp sarmalan! clean up temizlemek. wash up yıkanmak. 7. to yanına; önüne: go up to someone birinin yanına gitmek. Move it up to the window! Onu pencerenin önüne çek! Move the chair up to the table. Sandalyeyi masaya yaklaştır.